Sürekli işlerim durulsun, ondan sonra kafamı toparlar yazarım diye diye hem ben düşüncelerimi kaybedeceğim hem de yazının bir mahiyeti kalmayacak diyerekten 15 Şubat 2023, saat 18.42’de masanın başına oturdum ve başladım. Yazıda birçok şeye değinerek gitmeye çalışacağım. Başlık olarak “Kriz Yönetimi” seçsem de konu ülkemizi yasa boğan 6 Şubat 2023 Güneydoğu Anadolu depremleri. Bu paragrafa başlamamdan uzun bir süre geçti ve şu an 18 Mart 2023, saat 21.18. Bu süreçte malesef kriz yönetimi olgusu olmadığı için ben de başlığı malesef ülkemizde fazlaca olan “Ağıt” kelimesi üzerine yazmaya karar verdim. Daha önce yazdığım “Kriz” girizgahı ile başlayacağız. Devamında ise “Ağıt Üzerine” ve Kore Savaşı’ndan devam edeceğiz.
Kriz Yönetimi Üzerine
Uzun bir aradan sonra Nişanyan Sözlük’e girdim. “Kriz” kelimesi Fransızca crise yani “buhran” kelimesinden gelmesine rağmen Eski Yunancada da karşılığı var. Krísis yani “yargı, hüküm” anlamına gelse de biz Fransızca karşılığından devam edeceğiz. “Buhran” kelimesi ise Arapça olup Süryanice kökenli bir sözcük. Süryaniler’de ise bəḥrānā yain “sınav, sınayış” anlamına geliyor bu kelime. Evet, bir sınavın yönetimi üzerine konuşacağız. Süryani topraklarında gerçekleşen bu zelzelenin yönetilişi veya yönetilemeyişi üzerine konuşacağız.
(Süryaniler, 6 Şubat’ta yok olan Antakya ve çevresinde; yani Güneydoğu Anadolu bölgesinin çevresinde medeniyetlerini kurdular. Kaynak)
6 Şubat gecesi saat 2’de uyudum. Sabah uyanıp toplantıya girmem gerekiyordu ve ailemden duyduğum ilk cümle şu oldu. “Kahramanmaraş yıkılmış.” Haberlere bakamadan toplantıya girdim ve olayın mahiyetini kavradığım anda nutkum tutuldu. Kendimi “multi-tasking” olarak nitelendirmeme rağmen herhangi basit bir işlevi bile yerine getiremez oldum. Kilitlendim. Gün boyu. Hiçbir şey yapamadan… Sadece izleyerek, bir şeyler yapmak isteyerek. Gitmeli miydim, ne yapmalıydım?
Sonraki günlerde ise olabildiğince rasyonel kararlar almaya çalıştım (süreçte birçok kişinin yapamadığını). “Benim ne yapmam gerekiyordu?” sorusunun cevabını bulmaya çalıştım ve bana ilk anda değil, sonraki süreçlerde çok daha fazla görev düştüğünün farkına vardım. Tabii ki elimden gelen maddi ve nakdi yardım, geceleri yardımlarda yardımcı olma vs. gibi birçok faaliyette bulunmaya çalıştım. Fakat bu benim katkım olamazdı ve birçok insanın katkısı bunlarla sınırlı kalamaz. Depremin ilk haftası o kıyamette deprem bölgesine gitmiş birçok insanın bile katkısı bununla sınırlı kalamaz. Çok daha fazlasını yapabilecekken bununla vicdanını rahatlatmak, kolay yoldan sıyrılmayla eşdeğer.
Gönüllülük Faaliyetlerinin Yönetilişi
6 Şubat’ta bu kriz patlak verdiği zaman herkes bir şeyler yapmak istedi. Ama sadece duygusal olarak yaklaştık. Birçok kimse demedi ki “Ya ben burada daha efektif olabilirim.”. Bu yüzden binlerce kişi doldurdu spor salonlarını. Oysa o spor salonlarına 100-200 kişi yeterdi. O yüzden kilometrelerce tır kuyruğu oluştu. Sonrasında ise etrafa saçılan yardım görüntüleri. “Bir koordinasyon yok.” cümlesi herkesin gözlemlediği durum olarak karşımıza çıktı. Ne belediyelerin yardım toplama yerlerinde adam akıllı bir koordinasyon vardı ne de gönüllü olarak sahaya giden insanların yönlendirilmesinde. Birçok insan destek olmaya gitmesine rağmen destek olamadan geri döndü. Hata kendilerinde miydi? Pek sanmıyorum. Bunu koordine edemeyen üst yapılarda hatayı aramak daha doğru olur diye düşünüyorum.
(Yazı 18 Mart’tan itibaren devam etmektedir.) 1 aydan fazla üzerinden zaman geçmesine rağmen yeteri kadar yaralar sarıldı mı? Daha sarılmadan başka bir afet, Şanlıurfa’da gerçekleşen sel… Hep felaket, hep felaket diye diye nereye kadar? Başımıza gelebilecek en büyük felakete kadar tedbir almadan felaket diyip savuşturularak geçilecek mi?
Bu hiçbir şekilde eleştiri değil sadece işlerin yönetiminde daha verimli olabilmek için bir serzeniş. Süreçte yardımcı olan, yardımcı olmaya çalışan herkesin ellerine, kollarına sağlık.
Ağıt Üzerine
Ağla kelimesi üzerinden geldiği düşünülen “Ağıt”, bir kişi öldüğü zaman arkasından ağlamak anlamına gelmekte. [Asım Ef., Burhan-ı Katı terc., 1797] Uzun yıllardır ülkemizde süregelen ağıtların haddi hesabının olmadığını, hatta bu işi profesyonel yapan insanların “Ağıtçı”ların bile bulunduğunu düşünürsek ülkemiz buna pek de yabancı görünmüyor. Belki de doğu medeniyetleri anlayışından dolayı olabilir ki insanlar ölen kişinin arkasından ne kadar ağlanırsa o kadar saygı duyulduğunu düşünüyor. Profesyonel meslek olarak bile yapılan bu ağıtçılık hakkında şöyle bir kısa videoya denk gelmiştim yıllar önce. Sadece başındaki bilgileri almak yeterli. Sonrasında yapılan güldürmece olaylarında videodan çıkılabilir.
Gelgelim yazıda kullandığım rozetle “Ağıt” kelimesinin arasındaki bağlantıya. Ağıt, nedense benim kafamda sürekli askerle iniltilenmiş bir şekilde bulunuyor. Hatta “Ateş düştüğü yeri yakar” sözü de kafamda şehit evlerinden yükselen ağıtlarla birlikte kafamda yankılanıyor. Ama aklımdan hiç çıkmayan bu ateşin düştüğü vakit ise 27 Şubat 2020 İdlib saldırsında şehit verilen askerlerimiz. Hepsinin ruhu şad olsun. İsimleri sonsuza dek yaşasın.
İdlib Şehitleri
1) YUSUF LEVENT KARA – HATAY
2) İSMAİL UYGUR – HATAY
3) EKREM KARABIYIK – HATAY / REYHANLI
4) ALİ TEMEL – HATAY
5) HALİL UZUN – HATAY
6) GÖKSU ÇAKMAK – HATAY
7) ONUR BİÇİCİ – HATAY
8) HALİL İBRAHİM GÜNEŞ – HATAY
9) PİYADE UZMAN ONBAŞI ALİ TAŞÖZ – KAYSERİ / DEVELİ
10) PİYADE UZMAN ONBAŞI TURGUT BURKAY KORKMAZ – ANTALYA / FİNİKE – 23 YAŞINDA
11) UZMAN ÇAVUŞ İBRAHİM TÜZEL – MERSİN / ERDEMLİ
12) PİYADE UZMAN ONBAŞI HALİL İBRAHİM AKKAYA – OSMANİYE / BAHÇE
13) UZMAN ONBAŞI AHMET SAYGILI – KAHRAMANMARAŞ
14) PİYADE UZMAN ONBAŞI BATUHAN TANK – OSMANİYE / KADİRLİ – 23 YAŞINDA – BEKAR
15) TANK SÖZLEŞMELİ ER CUMA BAĞATUR – BİTLİS / TATVAN
16) GÜVEN KURTULMUŞ – BİTLİS / GÜROYMAK
17) AHMET ALPASLAN – İSTANBUL / BAĞCILAR
18) EMRE BAYSAL – İSTANBUL / SANCAKTEPE
19) RECEP BEKİR – ERGENE / TEKİRDAĞ
20) SELMAN CANKARA – ADANA / SARIÇAM
21) PİYADE YÜZBAŞI SÜLEYMAN ŞAHİN / AFYONKARAHİSAR – DİNAR
22) TOLGA CAN YILMAZ – BURSA / YILDIRIM
23) ADEM AKIN – TOKAT
24) ALİ TURGUT – UŞAK / BANAZ
25) PİYADE TEĞMEN BAYRAM OLGUN – KONYA / SELÇUKLU
26) TAYFUN PEKEL – İSTANBUL / SULTANGAZİ
27) ARİF AKÇADAĞ – KAHRAMANMARAŞ
28) EMİN YILDIRIM – HATAY / ANTAKYA
29) MEHMET ORHAN – ADIYAMAN
30) MEHMET MUHAMMED AKAY – MERSİN / TOROSLAR
31) BİRHAN ER / ŞIRNAK
32) OSMAN AK / MERSİN SİLİFKE
33) MUSTAFA BAYRAKDAR – HATAY / ANTAKYA
34) BATUHAN TANK – ADANA / SEYHAN
35) MUHARREM ÖĞÜTCÜ – BİNGÖL / KARLIOVA
36) NİHAT KARA – TEKİRDAĞ / SARAY
Türkiye ve Rusya
Bu saldırı Rusya tarafından üstlenilmişti ve bu Rus kuvvetlerinin ne ilk ağıt düşürüşü ne de son. Bundan önceki ağıtlarla bağlantılı aslında seçtiğim görsel. Kore şehitleri ve gazileri adına düzenlenmiş olan yıldönümü rozetini bu yazıda kullanmak istedim. Peki Türkiye neden Kore Savaşı’na katılmıştı. Sovyet tehditinden dolayı NATO’ya katılmak için önümüze sunulan iki tane görev vardı. 1.si çok partili siyasi hayata devam etmek, yani demokrasi. 2.si ise Kore Savaşı’nda bulunmak. Bu savaş sürecinde de 721 askerimiz şehit oldu, 175’i ise kayıp. 234 esir ve 2147 gazi. Hepsinin ruhları şad olsun.
Ağıta geri döndüğümüzde ise son dönemlerde keşfettiğim bir parçayı paylaşmak istiyorum. Daha çevirmeye fırsat bulamadığım bu parçanın anlamını pek bilmesem de dokunaklı bir ağıt gibi nedense hep kulağımda yankılanıyor. Gömülü bağlantısını da burada paylaşayım. (Dakika 1.33 için kulaklık takınız)
L3alam Ya7tariq Lyrics
L3alam Ya7tariq sözlerini çevirebildim. Sadece 2 cümle var. İkisini de aşağıya bırakıyorum.
- The world is burning
- The hunger on earth
Çok dağınık, belki de çok özensiz bir yazı. Anlatılacak, söylenecek çok şey olmasına rağmen hiçbir şeyden bahsedilemeyen vasat bir karalama belki de. Ağıt fiili ile örtüşüyor diye düşünüyorum. Anlatılmak istenilen çok şey var fakat ancak insanın bağrından sadece haykırarak çıkabilecek birkaç kelimeden oluşuyor. Ne bir edebiyat, ne de başka bir şey.
Ağıt demişken de “Requiem For A Dream” baş yapıtını unutmayalım. Soundtrack’i ile kapatıp sizlerle görüşmek üzere dileğimizi yenileyelim.
Ağıtların azaldığı bir ülke niyetiyle.