Birçok seyahat yapmama rağmen planlama sürecinde en çok gerildiğim seyahat Fas olmuştu. Bunun sebepleri arasında grup olarak gideceğimizden dolayı tüm planlamayı benim yapmam, ilmek ilmek dokumaya çalışmam, kısa bir süre içerisinde birçok farklı yeri görme isteği ve benim için biraz daha yabancı bir memlekete doğru yola çıkış. Planlamalarla ilgili kısa kısa bilgilendirme yapayım. Uçak biletlerini nispeten pahalı bir fiyata Pegasus’tan aldık. Tüm konaklamalar Airbnb’lerde ve araç kiralamasını da Yolcu360 üzerinden yaptık. Yazının sonuna doğru bütçe planlamasını görebilirsiniz.
Rozet Seçimi: 1. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın itilaf devletleri ile (İngiltere ve Fransa) arasının açılmasının en büyük sebeplerinden birisi Fas’ın stratejik konumundan dolayı oluşan “Tanca Krizi” olarak da billinen bunalımdır. Bu yüzden ittifak devletlerini şekillendirmede vesilen olan bu ülke için, ittifak devletlerinin rozetini kullandım.
Neyse efendim, planlamayı geçip artık yola koyulalım ve Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’ndan yola çıkalım. Bayramın 3. günü bir akşam vakti atladığımız uçakla takriben 5 saatlik bir yolculuğun ardından Kazablanka şehrine ulaştık. Fiziksel olarak büyük olmasına rağmen “Facility” olarak küçük bir havalimanı olan yerde 5 kez pasaportlara bakıldı. Niye bilmiyorum. Çıkmadan telefon için sim kartı aldık ve arabayı teslim almaya gittik. Arabayı teslim aldıktan sonra sadece 1 gecelik kalacağımız Airbnb’ye geçmek için yola çıktık. Şehrin çok dışında kalan bu havalimanından yaklaşık 40 dakikalık bir sürüşle kalacağımız yere vardık. Fakat bu yolculuk esnasında ilk polis çevirmemizi yedik. Aşağıda polis çevirmeleri için daha detaylı bir başlık altında yazacağım.
Gün 1: Kazablanka’dan Marakeş’e Geçiyoruz
Sabah kalkar kalkmaz Hassan II Caminin yolunu tuttuk. 210 metrelik minaresiyle Atlantik Okyanusunun kıyısına kurulan bu camii 1960’lı yıllara dayanan bir tarihe sahip. Endülüs mimarisinden esinlenen caminin okyanusa yapılmasının sebebi de bir ayeti kerimeye dayandırılıyor.
وَهُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ فِى سِتَّةِ أَيَّامٍۢ وَكَانَ عَرْشُهُۥ عَلَى ٱلْمَآءِ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًۭا ۗ وَلَئِن قُلْتَ إِنَّكُم مَّبْعُوثُونَ مِنۢ بَعْدِ ٱلْمَوْتِ لَيَقُولَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِنْ هَـٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ مُّبِينٌۭ
O’nun (Allah’ın) Arş’ı (kudret sanatı ve saltanatı), su üzerinde (henüz bütün âlem enerji -nur- parçacıklarından oluşan gaz ve toz bulutu halinde ve içinde buhar taşıyan vaziyette) iken; amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günlerde (dönemde) yaratan O’dur. Andolsun Sen onlara; “Gerçekten siz ölümden sonra diriltileceksiniz” dediğinde inkârcılar; “Bu açıkça (aldatmaca bir) sihirden (ve bizi etki altına alma girişiminden) başka bir şey değildir” derler.
Hud Suresi 7. Ayet
Namaz saatlerinde müslümanlar için camiye giriş serbest olmasına rağmen biz sabah vakti girdiğimiz için 150 dirhem istendi. Biz de sadece çevresini görebilmek için 30 dirhem verdik ve küçük bir müzesiyle caminin etrafını gezdik. Türkiye’ye dönüş yolunda bir daha girmek adına vedalaşıp Marakeş’e doğru yola çıktık. İlk değnekçilerle karşılaşmamız da burada oldu. Bunu da kendine ait bir başlık altında detaylı yazacağım. Şimdi otobana bağlanıp Marakeş’e doğru yola çıkalım.
Kazablanka – Marakeş yolu 2.30 saat sürüyor. Otobanlar ücretli, nakit ödeyebiliyorsunuz. Nedense hiç kart denemedik orada. Yol boyunca hız kameraları var ve hız sınırı 120. Çoğunlukla 2 şerit olan bu yolda yollar çukurlu değil. O yüzden rahat gidilebilir.
Marakeş’te ilk durağımız Kutubiye Camiisinde öğlen namazı oldu. Çok sıcak olmasına rağmen caminin içi inanılmaz serindi. Fas’taki camiilerin hepsinin minaresi köşeli, camilerin içinde iç avlu var. Şadırvana benzer bir havuz var. Herkes buradan abdest alıyor. Maşrapalar da var ama insanlar pek tercih etmiyor. Çok hijyenik değil. O yüzden havuzdan suyu doldurmak yerine havuzun başındaki fiskiyeden maşrapanızı doldurup abdestinizi alabilirsiniz. Namaz kısmına gelirsek de Faslılar namazı hayli yavaş kılıyorlar. Sünnet – Farz arası inanılmaz uzun ve iki saf arasında devasa bir boşluk var. 4 safın sığacağı yere 2 saf kuruyorlar. Niye bilmiyorum. Ezanlar da Endülüs ezanı olduğu için makamsız okunuyor. Bu caminin şerefesinin de bir hikayesi var. Minarenin şerefesi Yakub El Mansur’un, bir zamanların emiri, eşinin ziynetlerinden yapılmış. Bunun sebebi ise eşinin Ramazan ayında oruçlu iken yemek yemesi. Ceza olarak ziynetleri eritilmiş. Şimdilerde ise Atlas Dağlarından getirilen minerallerle yapıldığı söyleniyor. Başka bir özelliği ise burada kıblenin değiştirilmesi. (İkş mezhep arasında kavgadan dolayı ve matematiksel gelişmelerin ilerlediği dönemlerden sonra kıble kalibre edilmiş. Fakat her yerde bu yapılmadığından dolayı bazı yerlerde kıble yamuk. Mesela aşağıda bahsedeceğim bir camide saflar yamuk) Genel kültür bilgilerini verdikten sonra karnımız acıktı. Gelin bir yemek endüstrisine de bakalım.
Kutubiye Camii “Old Medina” denilen kısımda kalıyor. Burada Le Jardin diye bir yerde Tajin yemek istedik. Tajin bizdeki çömlek gibi ama kendisine ait özel bir kabı olan bir yemek. Kişniş ve zeytinle pişen tavuk ya da köfte olarak sipariş edebileceğiniz yemek buranın lokal yemeği. Açıkçası yemek beni heyecanlandırmadı. Bu yüzden ne tavsiye ediyorum ne de etmiyorum. Deneyebilirsiniz.
Yemek yedikten sonra Le Jardin Majorelle’ye geçtik. 150 dirhem giriş ücreti var. Haftasonu hafif kalabalık olmasına rağmen nefes aldıran bir atmosferi var. Etrafta güzel bitkiler ve çiçekler var. 2 tane ana bahçe var ve buranın kendine has villaları var. En ünlüsü olan Majorelle villasının fotoğraflarını zaten görmüşsünüzdür. Majorelle denmesinin sebebi de buranın zamanında Majorelle adında bir mimara ait olması. Mimar Majorelle buraya gelip bir renk icat ediyor ve ismini Majorelle mavisi koyuyor. İşte burada ve şehrin birçok kenarında gördüğünüz mavi, Majorelle mavisi. Yves Saint-Lauren’ın PR çalışması olduğunu düşündüğüm bahçe bir açık hava stüdyosu. Sırf fotoğraf çekilmek için gelen onlarca insan var. Ama haklılar bir yandan da. Renkler çok şık ve uyumlu. Gitmeden önce telefonunuzda fotoğraf çekmek için yer olduğundan emin olun.
Majorelle’den çıktıktan sonra yine Old Medina’da kalan ve hatta eski bir müzenin yanında olan Airbnb’mize geçiyoruz. Bir Riad (Fas’taki avlulu evler. Aprtman tarzı gibi her kattan 6 farklı oda gibi daireye açılıyor.) olan yerimiz gerçekten inanılmazdı. Lokasyon olarak ilk başta korkutucu gelse de sonradan iyi bir yerde olduğunu anladık. İçerisinin detayları sizi bir müzede kaldığınıza ikna ediyor. Belki de gerçekten müzedir.
Gece vaktine doğru Beni Yusuf medresesine gitmek istedik fakat tadilatta olduğu için namaz saatinde de açık değildi. Sonrasında ara sokaklardan dolana dolana önce sokak pazarlarını geçtik. Devamında ise bir mahşer alanı olan Jemaa El-Fnaa’ya ulaştık. Burası adeta fena bir yerdi.
Bir açık hava fuarı gibi olan bu yerde her şey var. Şov yapanlar da yemek yerleri de meyve suyu sıkma yerleri de var. Yolun ortasında kına yapanlar da oyun oynatanlar da. Ama gerçekten inanılmaz kalabalık gece saati olmasına rağmen. İtiraf edeyim, yemek kokuları ki ekseriyetle dana ve kuzu etinin her çeşidi, inanılmaz güzel. Ben denemedim ama oturup bir şeyler deneyebilirsiniz. Faslılar et pişirmesini biliyor. Satıcılarla göz teması kurmayın. Direkt kolunuzu kaptırıyorsunuz.
Bu mahşer alanında vakit geçirdikten sonra ara sokaklardan kaldığımız yere döndük. Ara sokaklarda vızır vızır motor trafiği var. Sokak dediğime bakmayın. 1 metre genişliğinde olan dar sokaklardan bahsediyorum. Öyle hızlı gidiyorlar ki anlatamam. Bu dar sokaklarda “Google Maps” kullanarak gittiği için motorcularımız harita uygulaması da sizi arabayla geçebilir zannediyor. O yüzden “Old Medina” kısmında arabayı güvenli bir yere park ettikten sonra her yere yürüyerek gidebilirsiniz.
Yattım Allah, kaldır beni.
Gün 2: Upuzun bir yol; Marakeş’ten Fes’e
Uyandıktan sonra Bahia Sarayı’na uğruyoruz. Tavansaray olarak adlandırabilecek bu saray buranın Al-Buhari ailesine aitmiş. Nakış nakış işlenen bu sarayda bol bol tavana bakacaksınız. 50 dirhem giriş ücreti. Vermeye değer kesinlikle. Öğleye doğru bu sefer Fes’e doğru yola çıkıyoruz. Uzun bir yolculuk bizi bekliyor. 6-7 saat arasında olan bu yolculukta yine otoban ücretleri var. Kazablanka’yı geçtikten sonra yolun bir kısmı bozuluyor. Arada mutlaka verin ve bir Fas naneli çayı için. Thea La Mente’yi şekersiz içip içmeyeceğiniz size kalmış. Şekersiz tercih ettim ben. Biraz ferahlarsınız. Ve akşama doğru Fes’e vardık. Şehrin biraz dışında konakladık ama nezih bir yerdi. Zaten sabahında kalkıp yine yola çıkacaktık. Bu sefer hedef Şafşavan. Mavi şehire giden bu yolculukta Fes konaklama noktası oldu sadece.
Gün 3: Mavi Şehir Şafşavan’a Yolculuk
Sabah kalkıp yola çıktık. Yol aşırı iyi değil. Kötü de değil. Çok virajlı, çukurlu ve tek şeritli. Bu yüzden kendi şeridimden çok karşı şeritte gittim sollamalardan dolayı. Polis çevirmeleri var. Çok ufak hızlar yüzünden ceza yazabiliyorlar. O yüzden hiç ceza yemeyeyim diyorsanız sınıra uyun. Ben iki kez yedim, 1.si pek gerekli değildi ama 2.sinde polise hak veriyorum. Haklı bir cezaydı ve hiç itiraz etmedim. Hemen ödeyip devam ettim.
Mavi şehire vardık. Burası da açık hava stüdyosu gibi. Yollara dalın ve sürekli yürüyün. Aklıma Venedik geldi. Orada kanal olarak vücut bulan mavilik burada boya olarak tüm evlerde vardı. Güzel şehir, gezmeye değer. Mavilik güzel. Havası güzel. Kasbahı gezebilirsiniz. Kalenin içini bahçeye çevirmişler. Tepeliklere çıkıp şehri yukardan da görün. Tavsiye ederim. Yola değdi mi? Evet bence değiyor. Ama benim gibi araba sürmeyi sevmeniz ve virajlı yolların hastası olmanız gerek. Buradan yol boyunca hızıma eşlik edebilen, yolları adeta ezbere bilen Ford Transit’e sevgilerimi yolluyorum. Yol kendisiyle güzelleşti. Herkesi solladığınız yollarda tüm herkes geride kalıyor. Beraber yol aldığınız arkadaşlarınız olmalı.
Dönüş yolunda ise yanlışlıkla berbat bir yola girdik. Yol adeta köy yoluydu. Arabanın DSGsi arıza verdi vs. derken bir şekilde ulaştık. Bu yolda çok sorguladım. Dünyanın her yerinde bir yerleşim var. Kimisi son teknoloji bir hayat yaşarken kimisi ise tamamen kendi köyünde yaşıyor. Kimisi dünyayı global bir köy haline getirmişken kimisi de sadece kendi köyünü dünyası yapmış durumda. Hangisi daha müreffeh tartışma konusu.
Gün 4: Fes’in Güzel Kokuları ve Dönüş
Akşam ulaştıktan sonra Fes’e yatıp kalkıyoruz ve Fes’in “Old Medina” kısmına doğru yola çıkıyoruz. Tabakhaneleri geziyoruz ve enfes kokularını içimize çekiyoruz. Old Bazaar’da gezip deri ürünleri aldıktan, direkt tabakhanelerden de alabilirsiniz ki biz oradan aldık galiba, sonra pazarda daha çok kendimizi kaybediyoruz. Cherratine medresesine uğruyoruz ve yine mozaiklere hayran oluyoruz. Moulay İdris kabrine uğruyoruz. Moulay İdris Peygamber Efendimizin soyundan 5. kuşak torunlarından. Fas’a Berberi hükümranlığı sırasında Arap yarımadasından gelen ilk kişilerden. Buranın Meliklerinin kızlarından birisiyle evleniyor ve burada İslamiyetin yayılması adına çalışmalarını başlatıyor. Türbeye sadece müslümanlar girebiliyor. Fas çayı ile kendimizi ferahlatıyor, Karaouinne medresesinde öğle namazını kılıyoruz. Burası aynı zamanda bir üniversite olduğu için namaz vakitleri dışında açık değil ziyarete. Namaz vaktini denk getirmeye çalışın mutlaka. Ama buranın ilginç bir yanı var. Yukarıda bahsettiğim camii işte bu camii. Saflar yamuk. Yani namaza çarpraz duruyorlar. Bunun sebebi ilk kalibrasyon sırasında çıkan hatalardan dolayı.
Polisler
Hiç Tenten okudunuz mu? Oradaki polisler gibi giyinen her yerde polisler var. Bence kıyafetleri çok şık ama o sıcakta gerçekten çok zorlu olmalı. Bazı otobanlarda her köprüde olan polisler birçok noktada da radar kurup çevirme yapıyorlar. Bu anlamda gerçekten sürücüleri zorlayan bu çevirmelerde farklı şekillerde karşılanabiliyorsunuz. Kimisinde arka tarafın emniyet kemeri, kimisinde dur işaretinde az duraklamak, kimisinde 2-3 km/h saat farkının size söylendiği ceza olayları ortaya çıkıyor. Nadir İngilizce bilen polislerle iletişim Fransızca ve Arapça olarak gerçekleşiyor. Açıkçası ben genelde pozitif bir iletişim kurmuştum ama belli bir süre sonra çevrilmek insanın sinir uçlarını zorlayabiliyor. Siz siz olun, her yerde hakkınızı bilin. Eğer hata yapmadığınızı düşünüyorsanız itiraz edin, hatanızın farkındaysanız cezanızı ödeyin. Trafik kurallarına uyun.
Değnekçiler
2000’li Türkiye’den esintiler diyebiliriz aslında. Nereye park ederseniz park edin, bir değnekçi hiç yoktan çıkabilir. 2-3 dirhem atsanız yeterli olduğunu düşündüğüm değnekçilerin bazıları lüks yerlerde beğenmiyorlar bu ücretleri. İsterseniz vermeyin ama 3-5 dirhem vermenin kimseye bir zararı olmayacağını düşünüyorum. Sadece bir yeri gösterirken sizden ücret isteyenler olacaktır. Onlara aman vermeyin!
Esnafla Pazarlık
Ülke ne pahalı, ne ucuz. Kim kime kaça satarsa diye bir pazar var. Bu yüzden yapacağınız pazarlığı ona göre belirleyin. Bütçe dostuysanız birçok yerde fiyat sorun ve ucuz yerleri not edin. Bir ürünü 1/3 fiyatına almaya zorlayabilirsiniz. Sadece sıkı pazarlıkçı olduğunuzu gösterebilmeniz lazım.
Bütçeleme
Airbnb ücretleri için, Kazablanka 1 gece 2600TL, Marakeş 1 gece 3500TL, Fes 2 gece 4900TL ödedik. Airbnb görselleri aşağıda. Araç için toplam 10.000TL’ye yakın bir para ödedik. 3000TL de sigorta oldu. Benzin masraflarını eklemiyorum. Uçak ise kişi başı 14.000TL gibi bir rakama halledebilebiliyor. Alışverişlerinizi ise çok yaygın olan BİM’lerde yapabilirsiniz.
Not: Ücretler 5 Nisan 2024 TL kuruna göre yapılmıştır.
Genel Bir Değerlendirme
İyiyse kötüsüyle Fas gezisi sona erdi. Ben Fas’a belli konularda haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Bu kadar kısa bir süre ayırmak Fas’a haksızlıktı. Bu yüzden telafi edebilmek için başka zaman daha gideceğim. Ama bunun yanı sıra Fas da beni ilginç sürprizlerle karşıladı. İlmek ilmek işlediğim bu gezi, hem rehberi olmam ve çok planlı olması sebebiyle beni hayli hırpalamıştı. Ama gün sonunda sağ salim İstanbul’a varmıştım. 10 üzerinden 8.5 verirdim.
Yazıyı başka bir uçak yolculuğunda telefonla yazmıştım. Yazım hataları varsa affola.