Bu yazı hem anı, hem gezi bilgilendirmesi hem de yorumlar taşımaktadır. Yazının sonunda her şeyin sağlığa bağlanacağı bu yolculuğun tadına varmanızı rica eder, sıkıldığınız yerlerolduğu takdirde geri bildirim olarak bana e-posta olarak iletmenizi arz ederim.
Bu seyahate başlarken tereyağından kıl çekercesine bir umre yapmaya niyetlenmiştim. Daha önce 10-15 gün bandında çıktığım bu seyahatin yaklaşık Cuma-Cumartesi-Pazar-Pazartesi, yani 4 gün süreceğini ümit ederek, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece Sabiha Gökçen Havalimanı’na vardım. Uçuşun online check-in’ine açık olmaması hasebiyle erken de gittiğim yolculuğun başlaması için saatleri, dakikaları ve saniyeleri saydım. Biraz da hafif rötarla birlikte uçak kalktı ve bir ekibin salavatlar getirmesiyle birlikte Hayber üzerinden inişe geçmeye başladık.
Fakat o da ne! Arabistan Çölü’nde, sayın pilotumuz yoğun yağış sebebiyle inemiyordu. Hay Allah! Birkaç kez tur attıktan sonra bizi başka bir ülkeye, Mısır’a, Hurghada Havalimanı’na indireceğini söyledi. Bu koşullar altında iniş yapmasının tarafımız için tehlikeli olduğunu iletti ve Hurghada’dan da İstanbul’a döneceğimizin haberini aldık. Çünkü öğlen vaktine kadar yağmur gösterdiğini söylüyormuş sayın meteoroloji kendilerine. Lakin Flightradar’dan baktığımızda da ilgili saatlerde birçok uçağın Medine Havalimanı’nın güney kısmından indiğine rastladım. Bizimki kuzey tarafından inme ısrarı nedeniyle inememişti. Bunun üzerine kendimizi İstanbul’da bulduk. 23 saat sonrasında uçağımız yeniden gitmeye çalışacaktı.
Umre Vizesi Nasıl Alınır? Tursuz Nasıl Umreye Giderim?
Daha varmadan size hızlıca bir vize prosedürü anlatmak istiyorum. Bunun yanı sıra, tursuz giderseniz de nerelerden yemek yiyebileceğinizi ileteceğim. Bu bilgileri en sona saklamıyorum; en baştan vereyim ki hızlıca herkesin işi görülsün diye düşündüm. Umarım işinize yarar.
Vize almak için ilgili linke tıklayarak hesabınızı oluşturuyorsunuz. Sonrasında pasaport bilgilerinizi giriyorsunuz ve rastgele bir sigorta seçebilirsiniz. Benim sigortam, belirteceğim tüm sağlık masraflarını karşıladı. Bunun yanı sıra, Umre ve Turist vizesi hakkında tam net bir ayrım yapamıyorum maalesef. Sanırım Umre vizesi daha kapsamlı bir sigorta sunarken, turist vizesi daha az kapsamlı. Turist vizesi 1 yıl geçerliyken, Umre vizesi 90 gün geçerli. Turist vizesiyle Arabistan’ın herhangi bir yerinden giriş yapabilirken, Umre vizesiyle sadece Medine ve Cidde’den giriş yapabiliyorsunuz. Bunların yanı sıra, sanıyorum ki dönüşte Zemzem getirirken pasaportunuza Umre vizesiyle geçiş sağlatabiliyorsunuz. İkisinin de fiyatları hemen hemen aynı.
Hasılı efendim, bir gidip bir geldik. Sonrasında havalimanında bir sonraki gece Medine Havalimanı’ndaydık. Birçok alanda dijitalleşmeler mevcuttu. Özellikle vizenin saniyeler içinde alınması ve pasaport geçişlerinin hızlanması, bence kayda değer yeniliklerdi. En son pandemi öncesi geldiğim kutsal topraklarda, kadınların hayata katılımının ciddi şekilde arttığını ve her alanda kendilerine yer bulduklarını gördüm.
Medine, cefa ile başlatmasına rağmen, sonrasında telekomcunun bedavaya SIM kart vermesi ve ücretsiz bir şekilde kendimi Ravza’ya götüren bir taksi bulmamla sefasını getirdi. Burada, “Dallah” dediğimiz temizlikçiler daha kurumsal hale gelmiş, ziyaretler Nusuk App üzerinden online alınır olmuş, birçok yer 2030 Vizyonu kapsamında tadilata alınmıştı. Malesef zemzemler ciddi bir tağşişe uğramış, su gibi bir hale gelmişti. Yine de her şey düzenli ve tertipli ilerliyordu. Günler ilerledikten sonra tren ile Umre niyetini alıp yolculuğa çıktık.
Trene binmeden önce kimisi Medine’yi hüzün şehri olarak adlandıranlar oluyor. Bilemiyorum. Tertip, düzen bir Peygamber’e yakışır şekilde ilerliyor burada. Daha yaşanılabilir bir yer olarak buluyorum Medine şehrini.
Tren, gerçekten yüzyıllardır beklenen bir ihtiyaçmış. Özel araçlarla minimum 5 saatte tamamlanan yolculuğumuz, 2 saat 20 dakikada sarsıntısız bir şekilde, tam vaktinde kalkarak sona erdi. İstasyonlar gayet temizdi ve Arabistan’ın birçok alanında olduğu gibi, fazla istihdam vardı. Bu da nispeten bekleme sürelerini azaltıyordu. Business’ta açık bir lounge var, kahvaltı etmek isterseniz business makula geliyor.
Tren biletlerine buradan bakabilirsiniz. Bazılarının rotası farklı olduğu için daha uzun süreler alabiliyor. O yüzden rotaya bakmanızı tavsiye ederim.
Medine’nin Önemli Yerleri
Yazılarımın turistik yazıdan ziyade bir fikir yazısı olmadığını önemsediğim için önemli kısımlardan az bahsederek devam edelimm. Burada Uhud Dağı’nda Hazreti Hamza’nın ve Uhud şehitlerinin kabrine mutlaka uğrayın. Bunun yanı sıra çevresindeki hurma bahçelerinden birine uğrayıp dalından hurma yiyebilirsiniz. En iyi hurma hangisidir diye bir iddiam bulunmamakla birlikte, hurmanın çok kaliteli bir meyve olduğuna inancım tam.
Etrafta siyah kayaçlar, sanki taraçalanmış tarlalar gibi birçok siyah alan göreceksiniz. Bunlarla ilgili bilgiye ilk defa bu sene vakıf oldum. Bunlar, Medine’nin volkanik yapısından dolayı zamanında patlayan, Hazreti Osman ve en son 1200’lü yıllarda Mescid-i Nebevi’ye kadar ilerleyen volkan lavlarından kalan kayaçlarmış. Bunun yanı sıra, paralelinde ilerleyen kanal, El Akik Kanalı ismiyle adlandırılıyor. Artan yağmurlar sebebiyle birçok Uhud şehidinin naaşı da gün yüzüne çıkmış
Bu bilgileri de verdikten sonra Mekke’ye varalım. Umre hayatımın en kolay umresi olduğunu söyleyebilirim. Öğlen saatlerine doğru olmasına rağmen, tam Saat Kulesi’nin yanında beliren bir bulut sayesinde inanılmaz hızlı ve kolay geçti. Fakat sonrasında her tarafın inşaat olması, polislerin sürekli insanları kovması, nerede namaz kılınacağının belirli olmaması ve Kâbe’nin etrafına sadece ihramlıların girebilmesi beni inanılmaz derecede rahatsız etti. Kendimi en huzurlu hissetmem gerektiği yerde fâniler yüzünden Bâki’ye ulaşamamak, sürekli rahatsız edilmek, yıllardır beklediğim ana kavuşamamak beni çok zorladı.
Belki de sevgilinin yanında bu kadar rahatsız hissettirilmek bana çok dokundu, o gece bitmeyen bir gece olacaktı.
Sağlık ve Boş Vakit Üzerine
Baştaki hadisimize geri dönelim: Sıhhat ve boş vakit. Boş vakit kısmından başlayacak olursak günümüzde hiçbirimizin boş vakti kalmadı. Hiçbirimiz kendimize, ya da sevgiliye hakkıyla vakit ayıramıyor hale geldik. Bunun en büyük sebebi ise “World Wide Web”. Artık hepimiz anlık olarak binlerce yerde bulunabilir, on binlerce içerik saniyeler içinde karşımıza çıkabiliyor. Tüm bu içeriklerin de “kişiselleştirilmiş” olması da ayrı bir korkunç. Hepimiz tanınıyoruz, hepimizin ilgi alanları birkaç rakama indirgenmiş, hepimizin karşısına çıkan içerikler birbirinin aynısı. Yani dışarda hiçbir şekilde kale almayacağınız insanlarla aynı içeriğe maruz kalıyor olabilirsiniz. Bir diğer deyişle ile tiksindiğiniz insanlarla aynı kişiler haline geliyorsunuz.
Boş vaktin sevgiliye yansıması ise benim gözümde korkutucu idi. Artık tavaf sırasında üst bir şerit var. Bu şeritte ise telefon kameraları kabeye, telefon ekranlarındaki yüzler de arka taraflara bakmakta. Evet, Facetime’dan bahsediyorum. İnsanlar, ihramlı bir şekilde telefondakilere tavaf yaptırıyor. Ya da tavaf yaptıklarını gösteriyor. Anlamlandıramadım gerçekten. Bu kadar inanılmaz bir olayın anlamlandırılmasını da istemem. Yakın zamanda Mescid-i Haram’da bu zırvalığın yasaklanması dileğiyle. Hepimizin bu fâni oyalanmaları bırakıp hak ettiği şekilde Bâki’ye yönelmemiz ümidiyle.
Şimdi gelelim sıhhate; gece 12’ye doğru ciddi şekilde rahatsızlandım ve hastaneye kaldırıldım. Geçmek bilmeyen saatler de geçti, adını bile sayamadığım serum ve ilaçlar dolaşımıma girdi. Sabah saatindeki trenimize yetişmek için bir form imzalayıp hızlıca EKG’leri çıkartarak yola çıkmaya çalıştım. Ama kader ne der, insan ne der, değil mi?
Umre’de Sağlık Sigortası
Kaderden devam etmeden önce hastane prosedürüyle ilgili kısa bilgi vereyim. İnşallah kimsenin ihtiyacı olmaz; lakin böyle hap bilgiler bazen yardımcı olabiliyor. Zamzam Towers, zaten Saatli Kule olarak ünlenmiş durumda. Bunun hemen yanında, bitişik Al Safwah Towers var. Onun -1 ya da -2. katında bir hastane bulunuyor. Orada hızlıca muayene olabilirsiniz. Vizenizi ve dahil olan sigortanızı yanınızda bulundurmanız önemli.
Her neyse; o kadar yetişmek için çabaladığım trenin saatine yanlış bakmışım! 5 dakika ile kaçırıp diğer trene biletimizi aldık. Hatta bu rahatsızlık yüzünde bir sonraki gün olan uçuşumu başka bir uçuşla değiştirmek zorunda kaldım. En kısa umrem uzamaya başlamıştı. Bir gün boyunca hiçbir şey hatırlamadan yattım. Sadece yattım. Hatırlamıyorum. Hafif toparlamalarla İstanbul’a sonunda dönebildim. Buraya dönerken hem seviniyorum, hem de üzlüyorum. Bu şehre ne yapmışız!
Rahatsızlıklarım yüzünden bir sonraki uçuşum olan Londra uçağının kapısından döndüm. Bunlar tekrarlanır mı diye ilk defa endişelendiğimi hatırlıyorum. Londra uçağı kapısından dönüp nereye mi gittim? Sakarya’ya. 1 ay kadar tüm seyahatlerimi de erteledim. Vardır bir bildiği, belki de sindirmem gereken bir şeyler vardı bu süreçte.
Horca kullandığımız saatlerimiz, horca yıprattığımız bedenimiz, horca kirlettiğimiz doğamız gün geliyor kendine ait olanı alıyor. Ama günün sonunda varlık O’na ait oluyor. Gerisi hep angarya.
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu’nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..