Karşımıza Orhun Yazıtları’ndan itibaren çıkan bir kelime ile karşı karşıyayız. Yol. Ne demek, bağlantıları neler, hangi kavramları ile birlikte beraber zihin dünyamda yer alıyor. Bunları bir şekilde hizaya sokup aktarmaya çalışacağım ki zaten her blog yazımda olduğu gibi konudan sapıp başka yerler hakkında bilgi, eleştiri vs. de ekleyip sizlere vedamı sunacağım.
Şimdi yol kelimesini kullandığımız zaman aslında en basit tabiri ile bir doğru parçasını ele alabiliriz. Başlangıcı ve bitişi olan, bir yerden bir yere gidilmesini sağlayan istikamet veya bir işin yapılış biçimi olarak ele alabileceğimiz farklı anlamlar da mevcut.
Bir işin yapılış biçimi dediğimiz zaman aslında bir hayatın yaşam biçimini de ele almış oluyoruz. Buna yol, istikamet de diyebiliriz. Mesela bir hayatın yaşanış biçimini ne belirler? Büyük çoğunlukla “din”. Bu da aslında bizlere bir yol belirliyor, bir harita çiziyor.
Peki Neden Harita?
Burada haritadan kastımız aslında yolda ilerlemede yardımcı olan veya yolumuzu belirleyen bilgiler bütünü. Buna din de diyebiliriz, Tecrübe de diyebiliriz. Peki neden bunlara başvuruyoruz veya neden üretiyoruz? Semavi olan dinlere başvuruyoruz, olmayanlara da üretiyoruz diyelim. Bunun sebebi aslında “free-rider problem” olayındaki gibi insanın minimum eforla maksimum seviyedeki yarara ulaşması. Eğer biz daha önceden belirlenmiş kuralları uygularsak ve o yolda ilerlersek olabildiğince az karar alacağımızdan dolayı en az efor sarf ederek, yani irademizi zorlamayarak, o yolda ilerlemiş oluyoruz.
“This Is The Way”
Burada karşımıza “Mandalorian” çıkıyor. Tarikat olarak çıktıkları yolda “This Is The Way”, benim çevirimle “Doğru yol, budur” mottosuyla hareket eden ölüm makineleri. Tek mottoları öldürmek gibi dursa da inanılmaz kabiliyetleri olduğunu söyleyebilirim. “Clone Wars” serisinde çok pasif olarak gözümüzde canlansa da hatta yer yer olumsuz bir imaj çizmesine rağmen “Mandalorian” serisinde olumsuz bir duygu beslemeniz imkansız. Neyse Star Wars evreninde kaybolmadan geri dönelim yol kavramına.
Yol kavramına bir de bir işin yapılış biçimi olarak ele aldık. Her işi yapmada tek bir yol mu var? Tabii ki hayır. Ama belli başlı gerçeklikler ve tecrübe birikimi de var. “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek var mı?”. Zannetmiyorum. Burada sadece kendi eleştirimi katarak yazımı da sonlandırmak istiyorum. Hatta biraz da acımasız bir eleştiri de olabilir. Peki eleştirim kime? Normal jenerasyonlardan pek de bir farkı olmayan fakat sürekli medya söylemi ile farklı gösterilmeye çalışan “Z kuşağına”. Yani kuşakdaşlarıma(!)
Kuşakdaşlarım malesef bir işi yapmadan önce cahil cesareti ile işe atılıyorlar. Mesela bir iş kurmak. Ne kadar güzel! Girişimci sıfatını da LinkedIn profiline ekledi. Neyse efendim. Ama sıkıntı şu. Bu arkadaş sıfır tecrübe olduğu için daha fatura kesmeyi bile bilmiyor malesef. “E olur canım tecrübe ede ede öğrenir” gibisinden bir söz yönelttiğinizi duyuyor gibiyim. Doğru, haklısınız. Ama benim de aslında sitemim şuna. Zaten bunu halihazırda öğrenebileceğin, daha üzerine oturtabileceğin ve birikimler edinebileceğin alan varken neden direkt okyanusa balıklama atlama? Bilemiyorum.
Bu sitem aslında direkt olarak para kazanma odaklı yapılan işler diyebiliriz. Özellikle üniversite sürecinde para odaklı yapılan işlerde insan genel birikimi bir tarafa bırakabiliyor malesef. Bu da önünü kısabiliyor diyebilir miyiz? Evet.
Yine yolumuzdan saparak başka bir yere geldik. Ama günün sonunda yoldan başladık, sapsak da yol üzerinden devam ettik. Umarım hayat yolunda sapmadan, daha doğrusu irademizle doğru bir yoldan giderek devam etmeye ulaşırız. Bugünkü fikir, düşünce, sitem yazım da bu kadardı. Saygı ve sevgilerimle
p.s: Dün yazımı bitirirken hiç aşk üzerine bahsetmemişim. Açıkçası kendime biraz kırıldım. Neden böyle yapmamışım? Aşk da aslında bir yoldur. Aşkın sonu ise Vasl’dır. Yani “vuslat”. Belki de aşık için en çok arzulanan şey, aşığın bir sonudur ki zaten tasavvufun tezatlığı da burada başlıyor. Bir aşığın yolu…
Fiziksel olarak da yol mevcut. Mesela Mecnun’un sürekli Leyla’nın evine giden yolu tercih etmesi gibi. Burada da karşımıza yol kavramsal olarak sevgiliye gidişi temsil ediyor ki bu da aslında hayatın kendisinin bir yol olduğunu gösteriyor. Aslında istesek de istemesek de bir yoldayız. Sevgiliye ulaşmak için, ama maksat ulaşmak değil. Maksat yolu takip edebilmekte. Kimi zaman sırf onun evinin önünden geçebilmek için yol değiştirmekte belki de.